1-Zile Panayırı Üzerine Bilimsel Bir İnceleme


2-BİLİYOMUSUNUZ?

MÖ 2000 li yıllarda frig dinlerinden Anaitisis dininin hac merkezinin Zile olduğunu, Zile'deki Anahita tapınağına her yıl onbinlerce Anaitisin ekim ayının ilk haftası hacı olmak için geldiğini ve Zile panayırının bundan doğduğunu....

Eski Zile Panayırları "Makale"


Bir arkadaşımın isteğiyle yazdığım aşağıdaki yazımda 45-50 yıl önce yaşanan panayırların fotoğrafını çıkarmaya çalıştım. Özlediğim o günleri sizlerle de paylaşmak istedim.
Zile ve civar şehirlerde Köylü kentli Kasım ayını ve Panayırı büyük özlem ve hasretle bekler, herkesi bir telaş bir gayret sarardı. Bütün bir yılın işleri bu aya toplanırdı. Toplanan mahsul anbarlara
doldurulur. Bağlar bozulur, Meyveler toplanır. Pekmez, köme, pestil, tarhana bu ayda yapılırdı, Kışlık kıyma, kavurma bu ayda küplere doldurulurdu. Çeşit çeşit Turşu kurulur, Zile Sokakları Kaynayan üzüm şırasının mis gibi kokusuyla dolar evlerden pekmez çırpan zelvenin sesi duyulurdu. Zilelilere, bilhassa hanımlara bu yorgunluk sırasında yapılan panayır adeta bir ilaç gibi gelir, tüm yorgunluklar panayırın eglenceli ortamında unutulurdu.Genelde 15 gün süren panayır bir yılı kapsayan alışverişlerin topluca yapıldığı büyük bir Pazardı. Panayır süresince şehirin nüfusu iki katına kadar çıkar Zile bir festival havasına bürünürdü.
Panayırda canlı hayvan başta olmak üzere her türlü emtia alınır satılırdı. Halk büyük rağbet ederdi. Bu gün yapılan fuarlar Zile panayırının yanında çok sönük kalırdı. Zile panayırı büyük bir fuardı. Ancak bu fuarın yapıldığı alan bütün Zile yi kapsardı. Zile şehri ve Zileliler her yönü ile bu aktiviteye katılır ve bu büyük olayı yaşardı. Osmanlı kayıtlarına göre Zile panayırı Ülke çapında var olan tescilli 7 panayırın olan en büyüğü idi. Üç bin yıllık görkemli bir mazisi olan panayırın açılışı vali millet vekili, bakan gibi kişilerin katıldığı törenlerle yapılırdı. Panayır sahası olarak düzenlenen geniş alanda çeşit,çeşit çadırlar, prefabrik stant ve pavyonlar kurulurdu. Dönemin önemli kuruluşlarının genel müdürlükleri satış mağazaları, teşhir reyonları açardı. Türkiye Şeker fabrikaları, Türkiye Zirai Donatım kurumu, Tarım kredi kooperatifleri. Pancar Ekicileri Kooperatifleri ve Esnaf teşkilatları gibi resmi ve özel kurumlar panayıra muhakkak katılırlardı. Açtıkları satış ve teşhir pavyonları çok gösterişli olur, Ziyaretçileri eksik olmazdı. Arçelik ,Mobilgaz, Good Year, gibi özel sektör kuruluşları da buna katılırdı. (1965,66 ve 67 yıllarında Bizde Serezliler A.Ş firması olarak Bayisi olduğumuz Arçelik için özel bir bina yaptırmış ve Panayıra katılmıştık.)
Tüccarlar özel çeşitlerini panayıra saklarlardı. Bayanlar Panayır alanındaki büyük bir alışveriş merkezinin mağazaları sayılabilecek stantlarda alış veriş yaparlar burada en kaliteli ürünleri bulabilirlerdi.

 

Her yıl en az İki-Üç yüz kişilik birkaç tane çadır tiyatrosu kurulurdu. Bunlar gün boyu bayan matineleri yapardı. Erkekler tiyatroya genelde akşamları giderdi. Bu tiyatroların geniş sanatçı kadrolarında Türkiye’nin tanınmış ses ve saz sanatçıları olurdu. Televizyonun olmadığı o dönemde turneye çıkan sanatçıların hiçbiri Zile Panayırını kaçırmazdı. Bu kalabalıklar onlar için bulunmaz bir fırsat idi. Bu gün bile isimleri hatırlarda olan Aysel Tanju, Semiramis, Hülya Babuş, Nana gibi dansözler Zile panayırın baş sanatçıları, Orta oyununun unutulmaz ustası İsmail Dümbüllü ise müdavimlerindendi. Çocuklara yönelik kukla gösterileri her zaman ilgi ile izlenirdi. Kurulan oyun parkı Ankara gençlik parkındaki Luna parktan büyük ve zengin olurdu. Panayırın sonunda yapılan At yarışlarına Türkiye’nin her yöresinden atlar ve yarış severler gelirdi. O zaman Veli Efendi hipodrumu olmadığı için Yarışlara rağbet çoktu. Kırkpınarın adının bile olmadığı o dönemde asırlardır yapılan Zile güreşlerini gazeteler aylarca tefrika ederler, yıl boyu konuşulurdu.
Fayton ve yaylı arabalar gece geç saatlere kadar panayır yerine insan taşır, Çığırtkanların sesi gece sonuna kadar dinmezdi. Ailece gidilen Panayır gezintileri önce çocukların luna park eğlenceleri ile başlar, alış verişle devam ederdi. Yılın ilk kestane kebabı panayırda yenirdi. O günler ÜÇKARDEŞLER MOTOSİKLET ÜSTÜVANESİ çok popülerdi. Bilhassa hanımlar motosiklet sürücülerini heyecanla izler, ip cambazları kaçırılmazdı. Cambazın Sırıktan yapılmış ayaklar üzerinde yürüyen kırmızı pantolonlu reklamcısı şehir içinde dolaşırken çocukların ilgisi hep üzerinde olurdu. Büyük bir leğenin içine uzanmış biçimde yatan yarı belinden altı balık şeklindeki DENİZKIZI acıma ve merak duyguları içinde bakılırdı. Orta oyunu Ailece seyredilirdi. 


 

Aynalı çadır, Hayvanat bahçelerini aratmayan çok sayıda hayvanın bulunduğu çadırlar çok ilgi uyandırırdı. Akşamları İsmail Dümbülünün çadırından yükselen kahkaha seslerine Cambaz Boncuk’un “ Oy dingala dingala, kömürü de koydum mangala” şarkısı karışırdı, Erkeklerin doldurduğu dansözlü çadır tiyatrolarından yükselen aç, aç nidalarını Üçkardeş üstüvanesinin motosikletlerinin sesi bastırırdı. Küçük çocuklar anne ve babalarının ellerini çekiştire, çekiştire çarpışan otomobillere ve cambaza yöneltmeye çalışırlar, o güne kadar hiç görmedikleri bu eğlence ve rüya ortamının en küçük ayrıntsını bile kaçırmamak için acele ederlerdi. Seyyar Lokantaların mangallarından çıkan kokular çay bahçelerinde kaynayan semaverlerle yarışırdı.
Şehirde kömür santralinde üretilen elektrikle aydınlanan ve gece 11 de sönen cılız Sokak lambalarından sonra panayır alanındaki parıltı insanların gözlerini kamaştırır, atılan fişek ve maytaplar adeta bir ışık gösteri gibi görülürdü. Panayır sırasında çok sayıda genç gösteri için gelen sanatçılara, satıcılık yapan kızlara veya sigaralara kasnak attıran genç kadınlara aşık olur, gelecek yıl onun gelmesini özlemle beklerdi. Az da olsa polis gözünden uzak yerlerde kumar oynanır, evin nafakasını, cep harçlıklarını yada o yılın mahsulü dönen rulet ve top masalarına bırakılır, üzüntü içinde evlere dönülürdü. 


 
Hosted on Eski Zile Panayırları
 

Kışlık giyecek, Yiyecek ve yakacak gibi bütün ihtiyaçlar panayır zamanı alınırdı. Alacak ve vereceklerin vadeleri. Kiraların başlangıç ve sonları panayıra göre hesaplanırdı. Kayseri den Erzurum dan ve Sivas tan gelen tüccar bile bu şartlara uyardı. Zile panayırı adeta bir takvim başlangıcı kabul edilmiş, her şey Ona endekslenmişti. Adeta mali bir yılbaşı idi. Zile panayırını anlatmaya bu gibi bir iki sayfa yetmez.Kitaplar yazmak lazım. O kitaplardan birini şimdi sevgili hemşerimiz Sayın Nurhan Buhan Girgiç yazıyor.Nurhan Hanımın tez konusu Zile Panayırı üzerine. Zile bu sayede değerli bir kaynağa kavuşmak üzere kendisine başarılar diliyorum.


Bu gün küçük bir kasabanın semt pazarına benzeyen asırlık panayırımıza umarım gereken önem verilir. Tekrar eski görkemli, parlak günlerine kavuşur. Çektiğim bir iki panayır resmini de aşağıya iliştirdim. 
Hoşça kalın
Hulusi SEREZLİ